Ülkemizde Dünden Bugüne Odyoloji

Pedakustiker M. Emin AĞAÇ

İnsanların refah düzeyi arttıkça, teknoloji gelişip bilgi çoğaldıkça; yeni sektörlerin doğması, üniversitelerde yeni bölümlerin açılması ve gelimesi doğal bir süreçtir. Gelişmiş ülkeler sektörün oluşmasına öncü olur, bilgi üretir, bilgiyi yaygınlaştırır, insanlara hizmet sunar, istihdam oluşturur ve ürettiği bilgiden para kazanır. Gelişmekte olan ülkeler ise, söz konusu alana daha geç başladığından sektörün müşterisi olur. Aynı durumu, Odyoloji ve duyma akustik alanında da görmek mümkündür.

Gelişmiş ülkelerde 1950’li yıllarda başlayan sektör 1960’lı yıllardan sonra profesyonelleşmeye başladı. Kendi iç dinamiklerini oluşturdu, branşlaştı, tanı, terapi, cihazlandırma, adaptasyon sonrası takip alanları oluştu. Bu süreç, Odyoloji’de kullanılan Diyagnostik ürünlerin gelişmesine yardımcı oldu, işitme cihazlarının ve Koklear implant cihazlarının tasarlanmasına katkıda bulundu.

Ülkemize baktığımızda ise, sürecin daha farklı ilerlediğine tanık oluyoruz. Gelişmiş ülkelerde 1960/lı yıllarda profesyonelliğe adım atmaya başlayıp sürekli ilerleme kaydeden Oyoloji bilim dalı, ülkemizde ne yazık ki çok geç tanınıp yaygınlaşmaya başladı. 2010 yılına kadar sadece 4 adet Odyometri Teknikeri Yüksekokulu vardı. Bu okullardaki müfredat ve eğitim, ne yazık ki, gelişmiş ülkelere kıyasla çok zayıftı ve ihtiyaçları karşılamaktan uzaktı. Okuyan öğrenci sayısı azdı, çünkü sektörde istihdam sorunu genel bir sorun olarak tanımlanıyordu. Bunun yanı sıra, o döneme ait verilere göre 130 adet Odyoloji uzmanı vardı ve bunlar meslekleri gereği hastanelerde klinisyen olarak görev yapıyorlardı.

2010 yılı öncesinden sektöre miras kalan kitap ve önemli bir makale mevcut değil. Alan eğitimine gereke yatırım yapılmamış olup, yeterli sayıda akademisyen yetiştirilmemiştir. Bu yüzden, ülke olarak Odyoloji envanterimiz, bilgi ve insanlara verdiğimiz hizmet çok sınırlı kalmıştır. Duyma akustiği hala başlamış değil, var olan bilgi karmaşık, kulaktan duyma bilgilere dayanıyor.

Klinisyenlerin işitme cihazına bakış açısı hala sorunlu veya taraflı bilgilere dayanıyor. Halbuki edindiğimiz bilgi yorumdan ziyade, kaynak bilgi olmalıdır. Kaynak bilgiden beslenerek temel bilgiye katkı sunabilir veya geliştirebiliriz. Yorumlardan alınan bilgiler, üretici şirketlerin marketing bilgilerinin Odyolojik temel bilgi gibi algılanmasına sebep olacağı gibi, bilginin gelişmesine de katkı sunmaz. Bu yazıda dile getirilen gerçeklerden belki alınanlar olacaktır, ancak bir vatandaş olarak bu ülkenin Odyoloji alanındaki tablodan hepimizin sorumlu olduğunu belirtmek isterim. Sağlık Bakanlığı, YÖK, üniversiteler, üreticiler, işitme cihazı satıcıları; herkes kendi alanında sorumludur. Bu eleştiriler asla kişisel değildir. Kimseyi suçlamak gibi bir niyetimiz yok, ancak sonuçları okumak durumundayız.

Ülkemiz için, insanlık için, bilimin gelişmesi ve işitme sorunlu bireylerin refahı için bu düzenin gözden geçirilecek müdahale edilmesi, hatta belki de yeniden tesis edilmesi gereklidir. İşte İCAAD, bu çıkış noktasından kuruldu. Sektörün yeniden doğmasına ve şekillenmesine öncü oldu. İCAAD, ‘Basın Günü’nü düzenleyip Odyolojiye dikkat çekmeseydi, sektör bugün geldiği seviyeye asla gelemeyecekti. Bugün 13 fakültede faaliyet gösteren Odyoloji bölümlerinden söz edemeyecektik, sektöre katılmayı bekleyen yüzlerce Odyolog adayı gencimiz iş bulma sorunuyla karşı karşıya kalacaktı.

Türkiye’de Odyoloji bilim dalının kurulması için yapılan bu toplantı, ülkemizde Odyoloji sektörünün miladı olmuştur, denilebilir. Gerçekten de, ’Basın Günü ’ toplantısından sonra Odyoloji sektörünün önünde duran engeller tek tek yıkılmaya başladı ve süreç halen devam etmekte. Çok yakın bir gelecekte, geçmişin kalıntıları tamamen kaybolacak; çağa yakışır, on binlerce gencimize iş olanağı sağlayan, insanların refahı ve mutluluğunu önemseyen bir sektör şekillenecektir.

Prestijli Meslek

Beş duyu içinde en fazla yıpranarak ömrü kısalan işitme duyusu ve yaşam tarzından ciddi oranda etkilenen denge organı rahatsızlıklarının tanı ve terapisinde görev alacak olan Odyologlar, dünyanın her yerinde en prestijli mesleğe sahip oluyorlar. Kendilerini geliştirdikleri taktirde asla işsizlik sorunu yaşamayacaklar. Yurtiçinde ve yurtdışında her zaman onları bekleyen bir “koltuk” bulunacaktır.

Gelecek Vizyonu

Sektör hala tanı ve terapi alanlarında çok bakirdir ve araştırılması gereken birçok konu mevcuttur. Sorunların hızlı ve karmaşıklaştırılmadan teşhis edilmesi ve basit çözümlerin bulunması için vizyoner adaylara ihtiyaç vardır. Çünkü dünyada 1 milyara yaklaşan işitme sorunlu birey, umudunu vizyoner akademisyen ve mucitlere bağlanmış durumdadır.

İş İmkanı

Mesleğini seven, gerekli bilgi ve donanıma sahip gençler yurtiçinde veya yurtdışında kolay iş bulabilir. İş imkan alanlarını özetlersek:

– Özet sektörde işitme merkezlerinde çalışabilir

– Kamu hastanelerinde klinisyenlik yapabilir

– Kendi işini kurabilir

– Eğitmen olabilir

– Akademisyen olabilir

– Terapist olabilir

– Tanı ürünlerinin geliştirilmesinde çalışabilir

– İşitme sanayiinde çalışabilir

– Rehabilitasyon merkezlerinde çalışabilir

– Ek kurslar alarak Pedodyoloji/Pedakusterlik’te uzmanlaşabilir

– Meslek olarak gelişim aşamasında olan Audoterapist olabilir

– Vestibüler Rehabilitasyon alanında çalışabilir.

Konu çok yönlü ve geniş olduğundan dolayı, gelecek sayılarda da detaylar üzerinde durmaya devam edilecektir.