İşitme Cihazı kullanıcıları gürültülerin asıl mağdurlarıdır.

Gürültü kaynakları değiştikçe gürültünün karakteristik yapısı her insanda farklı etkiler bırakabilir. İşitme kaybı sadece seslerin kaybıyla sınırlı değildir.

                İC kullanıcısı sesleri rahat duyarak kavrayabilir ve algılayabilir. Bu kişiler, rahat ortamlarda konuşamlara daha iyi konsantre olurlar; ve istenilen seslere odaklanabilirler.

                Zihinsel rahatlığın dışında İC kullanıcısı, kelimeleri daha rahat anlamak için sakin ortama ihtiyaç duyar. Normal duyanlar gürültüden zihinsel olarak etkilenirken; duymanlar hem zihinsel olarak daha fazla etkilenir. Duymayan kişi düşük sesleri zaten duyamıyor, diye bir soru akla gelebilir. Soru mantıksal açıdan doğru yöneltilen bir sorudur ancak teknik açıdan sorunun bu şekilde yönetilmesinesi doğru değildir.Çünkü işitme kaybı frekans tabanlı gerçekleşir, her frekansın duyarlılığı farklıdır. Örneğin; kişi 500 Hz’de 20 dB’de ses duyabilirken  4 kHz’te 90 dB’lik bir işitme kaybı olabilir, bunun tersi de mümkündür. Ayrıca gürültülü varsayılan hışırtıları tek bir kelime ile açıklamak mümkün değildir. Gürültüler düşük, orta, yüksek frekanslı sabit veya değişken olabilir.

                Gürültü kaynakları değiştikçe gürültünün karakteristik yapısı değişir. Değişen karakteristik yapı her insanda farklı etkiler bırakabilir. İşitme kaybı sadece seslerin kaybıyla sınırlı değildir. İç kulak hastalığı olarak bilinen dış tüy hücrelerinin hasar görmesiyle kişide yüksek seslere karşı duyarlılık sorunu başlayabilir.

Bu dış hücrelerinin iki görevi vardır:

  1. Sinyallari 50 dB yükseltmek
  2. Yüksek sinyallerin sönümlemesini sağlamak

Kişide tüy hücrelerinin zedelenmesi durumunda bu iki  bağımsız sorun oluşur. Birisi duymayla ilgili iken diğeri yüksek seslerden normalinden daha fazla etkilenme şeklindedir.

        İşitme cihazı kullanıcısı bir yandan sesleri duyma sorunu yaşarken, diğer yandan İşitme Cihazının normale göre fazlalaştırdığı yüksek ses etkisine maruz kalır. Kişinin gün içinde işittiği ani, kısa veya uzun pikler iç kulakta var olan ve geri kalan diğer işitme sinir hücrelerini zedeler. Bu da kişi de psikolojik sorunlara neden olur. Ekonomik ve kültürel açıdan geri kalan ülkelerde bu sorun daha fazladır. Bunun başlıca nedeni gürültüyü kontrol eden kanun ve yönetmenliklerin bulunmaması veya uygulanmamasıdır.

        Bir diğer neden ise kullanılan cihazların ve uygulamasının standardının olmamasıdır. Gürültülerin başıboş olması, sokakların ve caddelerin seslere karşı güvenilir olmaması İşitme cihazı kullanıcısı üzerinde önemli bir etki oluşturmaktadır. Kullanıcı seslerin anlaşılmasına odaklanmak yerine gürültüye karşı kendini korumakla meşgul olur. Bu da İşitme cihazı kullanıcısının hem cihazdan hem de toplumdan uzaklaşmasına neden olur.

Gürültünün neden olduğu sorunları özetlersek:

  1. Gürültünün frekansı farklıdır. Frekans arttıkça gürültünün kulak üzerindeki etkisi artar; bu da işitme kaybının artmasına neden olur. Ayrıca işitme cihazı kullanıcısı için algılama frekanslarına denk geldiğinden gürültülü ortamlarda cihaz kullanmaktan kaçınır. Yüksek frekans gürültüsü yaklaşık 5 kHz’e kadar etkindir ve zararlıdır.
  2. Gürültü güçlendikçe etkisi artar. Gürültü yükseldikçe basınç seviyesi artar ve zar üzerinde daha yoğun etki bırakır.
  3. Toplumun her kesimi gürültüden etkilenir. Masa başında çalışanlar, sakin ortamlarda görev yapanlar ve zihinsel uğraşı verenler bedensel çalışanlardan daha fazla etkilenir.
  4. İstemeyerek gürültü işitmek zorunda kalanlar, gürültüye neden olanlardan daha fazla etkilenir. Bir rock konserini düşünün; yoldan geçenler müzisyenlerden daha çok etkilenir.
  5. Toplumun önemli bir kısmı farklı hastalıklarla yaşamakta ve tedavi görmektedir. Gürültünün her çeşidi hastalar üzerinde daha fazla etki bırakır ve hastaların direncini zayıflatır.
  6. Gürültünün her çeşidi yorgunluğa ve kişi enerjisinin erken tüketilmesine neden olur.
  7. Gürültü yapısı itibariyle değişken olabilir ve karakteristik yapısı değişebilir. Değişken gürültülerin etkisi sabit gürültülerden daha fazladır. Değişken gürültüye karşı kişi tamamen korunmasızdır. Çünkü gürültü renksizdir görülemez, kulağa gelmeden fark edilemez. Fark edildikten sonra artık çok geç kalınmış olur.
  8. Gürültünün etki süresi arttıkça verdiği zarar da artar. Gürültünün süresi arttıkça kişi daha fazla etkilenir.

“Yüksek ses sessizliğe neden olur” , bilinciyle duyarlı davranarak rahat bir yaşama katkı sunmak için başta biz diğerlerine rahatsızlık veren gürültüleri yapmayarak daha iyi bir dünyanın oluşmasına katkı sunabiliriz.

Gürültüye karşı kısaca ne yapılabilir?

  1. Teknik önlemler alınarak, ses kaynakları kontrol altına alınabilir, gürültü geçirgenliği önlenebilir, gürültü yansıması azaltılabilir.
  2. Resmi kurumlar ve organizasyonlar önlemler alabilir; Gürültü düşürücü programların yapılması, çalışma koşullarının değiştirilmesi, gürültü ortamlarının izolasyonu ve gürültüye maruz kalınan saatlerini düzenlemesi gibi.
  3. Bireyler koruyucu önlemlerin alınması. Gürültü tıkaçlarının takılması ve İC kullanıcıları için cihazlarının maksimum çıkışının subjektif uyarlanabilir olması.
  4. Her ortam ve koşula uyumlu İşitme cihazının kullanılması ve uyarlanması, işitme sorunluyu yüksek gürültülerin etkisinden koruyacak ve güvenli kılacaktır.
  5. Toplum bilinçlendirilerek koruyucu önemler alınabilir.

Rahatsız edici gürültüler kulağa atılan roketler gibidir.