Fittingin Uyarlama Normu Olabilir Mi?

Pedakustiker M. Emin AĞAÇ

 İşitme cihazının üretiminde birçok norm bulunurken acaba işitme cihazları uyarlama normu oluşturulamaz mı? Bu karmaşık metotlardan daha basit bir sistem çıkamaz mı? Soru belki heyecanlı gelebilir ancak cevap o kadar heyecanlı değil. Çünkü işitme cihazlarının normları fiziksek normlardır ve repurodüksiyonu mümkündür. Aynı sistemi insanlar Üzerinde deneme yapmak ne yazık ki mümkün değil. Aşağıda önemli bazı nedenleri sıralamaya çalışalım.

  İşitme cihazının üretiminde birçok norm bulunurken, işitme cihazları uyarlama normu da olusturulamaz mı? Bu karmaşık metotlardan daha basit bir sistem çıkarmak mümkün müdür?

Bu makale, dünyada hızla gelişen ve giderek bulma dayalı çalışmalar yürüten işitme sektörüne yönelik bazı sektör dışı elektronik şirketlerinin saldırılarını durdurmak amacıyla kaleme alınmıştır. Sat ticari çıkarları için sektörü yönlendirme çabaları, yıllardan beri yürütülen Odyoloji ve duyma/akustik çalışmalarını gelmeleri ve sektörü şekillendirme gayretini asla kabul edilebilir bir durum değildir Sektörün kazanımlarını koruması ve birIikte hareket etmesine katkı sunmak maksadıyla ilgili mercilere gönderilen bu makalenin, sektörün bilgilenmesine ve birikimlerinin belgelenmesine katkı sunmasını umuyorum.

Bir harf zihinden silinirken kendi karakteriyle silinir. Silinen harfin yeniden kabullenilmesi ye yerine konabilmesi için ayni karaktere sahip olması gerekmektedir.

Kısacası, Analog döneminde trimer ile uyarlama normu çıkmış olsaydı belki daha onlarca yıl günümüz teknolojisiyle tanışmamış olacaktık. Ve hala daha trimer boyutlarıyla ve renkleriyle uğraşıyor olacaktık.

   2- işitme zevki damak zevki gibidir. Hiçbir damak zevki diğerine benzemediği gibi, hiçbir insanın ses karakteristiği de bir diğerine benzemez. Bundan dolayı, bilgimiz, teknolojimiz, tecrübemiz hala kulağı anlamaktan çok uzaktır. Her kulak bir birey gibi biricik olup özeldir ve özel bir şekilde uyarlanmaya ihtiyaç duyar. Her kulağın bir ses ihtiyacı ve bir karakteristiği vardır ve hala hiçbir kulağın ses karakteristiği tam anlamıyla keşfedilmiş değildir.

   3- Teknolojiler gelişime ve değişime izin vermeden ilerleyemezler. Bir norm, güncel veriyi, sadece ilgili ortamı ve ilintili bileşenleri kapsar. Bu demektir ki, şu anda geliştirilecek bir norm sadece o günü, o cihazı ve sadece uygulanan o kulakları kapsar. Bunun genelleştirilmesi mümkün değildir. Böyle bir yapı sektöre ciddi zarar verir ve sektörü yıllarca geriye götürebilir. Ticari kaygılardan ötürü bazı gruplar bu işe yeltenebilirler ancak sistemin rağbet görmesi ve gelişmiş ülkelerde uygulanması mümkün değildir.

  4- İnsanların ses alışkanlıkları ve algılaması normlara sığamayacak kadar büyüktür. Günümüze kadar çıkan uyarlama metotları kişisel ses ihtiyacının. İnsanları algılama normu, insanları karakterize etme normu, dillerin telaffuzu ve kavrayışı, dillerin akışı ve kendi içindeki değişimleri bir norma sığmayacak kadar detaylıdır. Zihinsel hafızanın boşalması durumunda veya doğuştan boş olması durumunda farklı araçlar vasıtasıyla zihnin doldurulma çalışması yapılır. Bünye kendi ruhsal ve fiziksel yapısı itibariyle kendine bir zihinden silinirken kendi karakteriyle silinir. Silinen harfin yeniden kabullenilmesi ve yerine konabilmesi için aynı karaktere sahip olması gerekmektedir. Yani, harfin aynı frekansta, aynı tonda ve aynı renkte olması gerekmektedir. Zihinlerin terbiye edilmesi yeni alışkanlıkları kabullenmesi uzun zaman alır. Onun içindir ki, mevcut teknolojinin uyumunda sorunlar yaşanır. Bunların kullanıcı tarafından kabul görmemesi bir uyumsuzluğun habercisidir. Kaybolan harf ile üretilen yeni harfler arasında önemli farklılıklar olduğunda, zihin boşalan yere bu yeni harfi koymak istemez ve reaksiyon gösterir. Görsel zekada bir cismi görüp sonra kaybettiğimizde ayni fiziksel resmin aklımızda kalması gibi, duyma akustiğinde de aynı karaktere sahip olan tonları isteriz.

Sayılarla çevrili olan sistem içinde, ancak zihinsel boşluk doldurulabilir. Oysa kişisel öğrenme özgürlüğü ve yetenek oluşturma özgürlüğü kutsaldır, kimsenin elinden alınamaz.

   5- Dünyada konuşulan dillerin ses tonlaması ve renkleri konusunda bilgimiz sınırlıdır. Bu sorunu aşmak adına, her dil ve lehçenin akustik harf kimliğinin ortaya çıkarılması analiz seviyesine getirilmesi gerekiyor. Bu kimlik ile duyma/akustik sektörü yeniden sesleri dizayn edebilir ve bölgesel alışkanlıklara göre seslerin karakteristik yapısını oluşturabilir. Harflerin çıkak noktaları, frekans ve enerjileri belirlendikten sonra bu harfleri yeniden oluşturmak daha kolay olacaktır. Coğrafi bölgelere göre harflerin oluşturulabilmesi için o coğrafi bölgede o harf için harcanan enerjiye, frekansa ve hız bilgilerine ihtiyaç vardır. Enerji, harf karakterinin bir parçasıdır. Sonuç olarak bu, kişisel ses renginin, belirginliğinin bir parçası olup bir ihtiyaçtır. Bunun dışında öğrenilen dillerin ve dil karakteristik yapısının analizine ve uyarlamasına ihtiyaç vardır. Ülkelerin dil karakteristik yapısı incelendiğinde gırtlak yapıları, tonlamaları, boğumlamaları çok farklıdır.Örneğin Kölsch, Bayer lehçeleri Almanca olmalarına rağmen, fonetik açıdan enerjileri ve frekansları değişebilir. Amerika, İngiltere ve Hindistan’da kullanılan İngilizcenin tonları ve frekans yapısı farklı kimlikler sergileyebilir. Hatta birbirine yakın bazı köylerde bile şive farkları oluşabilir. Aynı köy söz konusu iken bile, bazen farklı telaffuz şekilleri var olabilir. Kişinin dudak yapısı, diş yapısı, tonal durumu, ton yüksekliği, gırtlak alışkanlıklarının ve sonradan takılan dişlerin çıkan harflerin yapısını değiştirdiğine hepimiz şahit olmuyor muyuz?

  6-Ses tonları konuşmanın bir parçasıdır. Onun için dillerin dominant frekans yapıları kendi içinde irdelenmeli ve uyarlamaya katılmalıdır. Ayrıca, mimikler de ses tonlarına eklendiğinde anlam farklılığı oluşturabilir.

  7-Çocuklar doğarken kendi kişisel karakteri ile doğar ve yetenek geliştirirler. Bu yetenek, kişinin karakter yapısıdır. İşitme kayıplı bir çocuğu özgür bıraktığımızda kendi karakterine göre pozisyon alır ve gelişir. Ancak biz bunu bir uyarlama normuna bağlarsak kişinin karakterinin oluşmasına müdahale etmiş, hatta engel olmuş oluruz. Kişinin özgür karakteri gelişemez; bu durumda, onu kısıtlı olan norm karakteri halindeki bir öğrenme sistemiyle sınırlandırmış oluruz. Bu oluşturulan normun, kişiyle ne kadar uyumlu olduğu ise hesaplanamaz. Bununla sadece, teknolojinin hatalarına mahkum ve hatalarını kabul eden bir yapı oluşturmuş oluruz. Sonuçta kişi robotik bir sisteme bağlı olan bir robota benzer ve sadece belirli kodları alabilen bir yapı geliştirmiş oluruz. Sayılarla çevrili olan sistem içinde, ancak zihinsel boşluk doldurulabilir. Oysa kişisel öğrenme özgürlüğü ve yetenek oluşturma özgürlüğü kutsaldır, kimsenin elinden alınamaz. Kısacası, normlar hiçbir insanı bütünüyle kavrayamaz ve kapsayamaz.

   8- Norm oluştururken belirli malzemeler kullanılır. Oluşturulan norm sadece o malzeme ile sınırlıdır. Farklı bir malzemenin kullanılması durumunda normun yetkinliği ortadan kalkar. Norm bir sistemi kapsar, sistemin bir parçası değiştirildiğinde normun değişmesi gerekir. Örnek olarak, işitme cihazı, boynuz, kalıp, hortum kombinasyonunda; hortum hammaddesinin değişmesi durumunda normun değişmesi gerekir. Veya kalıp hammaddesi değiştiğinde de aynı durum söz konusudur. Doğal olarak, bu sistem içinde çok farklı sistemler kombinasyonu oluşur  ve farklı neticeler doğurur.

  9- Duyma akustiğinde sorun ve çözümler orantısızdır. İşitme , duyma ve algılama sorunları  çok ağır, çözümler ise hala çok karmaşık ve ilkeldir. Sorun ve çözüm oranları eşitlenmeden uyarlama normundan söz etmek ve uyarlamayı belirli matematiksel hesaplara mahkum etmek doğru bir davranış değildir.

  10- İnsanların işitmesini, algılamasını etkileyen farklı hastalıklar olduğu gibi, herkesin hastalık seviyesi ve kronik durumu da farklılık arz edebilir.İşitme cihazı uyarlaması  sadece cihaz  ile yapılamaz, sistemi etkileyen diğer  faktörlere de dikkat etmek ve sistemi etkileyen faktörleri uyarlamaya katmak zorunludur. Çünkü norm bireyseli değil, geneli önemser.

  11- Teknolojiye artı etkileyen faktörler bileşenlerinin birleşmesiyle kişiselleşen ses ihtiyacını dogurur. Benzeşen iki kişinin ses seviyesi, yan etkilerle farklı sonuçlar doğurabilir  ve başarı seviyesini   farklılaştırabilir.

  12- Normlar bağlayıcı olup süreklilik gerektirirler ve değiştirilmesi zaman alır. Yeni normun hazırlanıp açıklanması ani değil, bir süreç içinde gerçekleşebilir.

  13- Normlar teknolojiyi takip edebilir ama asla onlarla eşzamanlı ilerleyemez. Bu yönüyle norm, teknolojiden zamansal olarak geride kalmak durumundadır. Normun oluşması zaman alır, eğitimi zaman alır, uygulanması zaman alır. Normların her ay değişmesi mümkün değilken, teknoloji bazen ayları bile bulmayan süreler içinde devamlı değişebilmektedir.

  14- Referans insan olduğuna göre, bir teknoloji eğer insan tarafından onaylanmamış ve beğenilmemişse normun bir değeri kalmaz.

 15- Normun oluşturulması zaman alır. Açıklanması ve sektöre tanıtılması da zaman alır. Normun uygulanması için ise, minimum üç yıl hazırlık yapılmalıdır.

  16- Normun oluşmasının diğer bir dezavantajı daha vardır: Kapitalist bir dünyada yaşıyoruz. Bazı şirketlerin norm oluşturmak için teknolojilerini belirli yöntemlere göre hazırlayabildiklerini göz önünde bulundurmalıyız. Teknoloji üretimi sonuçlandığında norma kabul edilmiş olur. Ancak diğer firmalar pozisyon alana kadar gerçekten uzun bir zaman geçebilir. Bu ise rekabet açısından ciddi sorunlar meydana getirecektir. En büyük tehlike de, güçlü bir şirketin çıkıp kendine göre bir yapıyı sektöre kabul ettirmesidir. Bu ise sektörü tamamen bitirebilir, rekabet koşullarını ortadan kaldırır ve duyma/akustik sorunlarını çözümsüz bırakır. İlgili kurumlar, özellikle Avrupa rekabet kurumu, buna asla izin vermemelidir.

    17- Duyma akustiğinde  kullanıIan normlara bakıldığında, bunların tekniğin ölçümü ve tekniğin sonuçlarıyla ilgili olduğu görülür. İnsanı anlayan ve insanın duygularını teknikle ölçebilen bir normun koşullarıyla ve bilgisiyle mümkün değildir. Ruhsal boyutu olan insanın duygularını ölçerken, çok etkenli bir yapıyı hesap etmek gerekir.

  18-Uyarlama normun çıkmasıyla firmalar arasında bir fark kalmayacak veya asgari seviyeye indirgenecektir. Aynı sonuçların elde edilebilmesi için ayni algoritmaların, aynı bileşenlerin kullanılması gerekmektedir. Yine, uygulamanın da aynı şartlarda yapılması gerekmektedir. Bu durumda, üretici şirketlerin ürünleri arasında farklılık kalmayacaktır. Bu ise araştırmayı frenleyecek ve yeniliklerin önünü kapatacaktır.

 19- Dünyada yüzlerce üniversitede ilgili alanlar sorunun çözümü için çalışırken, rekabet koşullarının kalkmasıyla bu enstitüler bu işle uğraşmaktan ve yeni çözüm üretmekten vazgeçeceklerdir. Norm bir sınırdır,sınırın olduğu yerde hareket alanı daralır ve araştırmaların önü tıkanır.

 20- Sektörümüzün hala büyük oranda deneyime ihtiyacı vardır. Deneyime en iyi not veren de kullanıcılardır. Sektör olarak kullanıcıların beğenisini tam kazandığımız söylenemez.

21- Norm uygulayıcının etkisini azaltırken, uyarlamanın kişiselleştirilmesini sınırlar. Bu yüzden, cihaz üretirken teknolojiyi iyi anlayan yetenekli mühendislere; cihaz uygularken ise teknoloji   ve insanı anlayan yetkin (ehil) duyma akustikerlerine ye uygulayıcılara ihtiyacımız vardır. Kuppler ölçümü teknik bir konu olup kulağın sadece bir alanını ilgilendirir ve mühendisliğe ihtiyaç duyar. Bunun olumsuz etkilerini bertaraf etmenin en etkili yolu, cihazı kulağa koyup uygulayan insan psikolojisini iyi bilmesi, insanın ruhsal yapısını uyarlamaya ve sisteme hassasiyetle katmasıdır.

22-Günümüzde birçok ülkede üç farklı işitme cihazı deneme şartı var. Nedeni ise, algoritmalar ve kullanılan farklı bileşenlerin kombinasyonundan ortaya çıkan farklı seslerle ilgilidir. Oysa işitme cihazIarı aynı koşullar ve aynı normlar altında olduğu halde kişiler üzerinde faklı etkiler bırakır. Kullanıcılar cihazların faklı sonuçlarını hissedebilir ve cihazlar arasında tercih yapabilirler.

23- Yeni bir normun çıkması durumunda normun uygulanması için uygulama eğitimine ihtiyaç vardır. Mevcut işitme cihazları ölçüm normları sadece üreticiler ve uzman kişiler tarafından uygulanırken, uyarlama normu tüm uygulayıcıları kapsar ve uzun bir zaman alır.

Teknolojinin gelişmesiyle beraber, üreticiler yeni uyarlama yöntemlerini geliştirmek durumundadır. Gelecek dönemde artık genel fitting yerine kişisel fittingler revaçta olacaktır. Sektörün akıllı, tecrübeli bireylere ve akıllı teknolojilere, yeni fikirlere ve dahilere ihtiyacı var. Yine de duyma/akustik sektörü henüz istenilen seviyede olmasa da, son 15 yılda iyi bir mesafe kat ettiğini ifade etmeliyiz. Mevcut uyarlama metotlarına daha onlarcası, hatta yüzlercesi eklenebilir. İnsan çok boyutlu bir varlık olduğundan, karmaşık etkenlere maruz kalabilir. Oysa güncel diagnostik ürünler insanı detaylı ölçmekten uzaktır. işitmeyi ve anlamayı tetikleyen veya etkileyen faktörlerin ölçülmesi de sınırlıdır. İşitmek ve anlamak sadece kulak işi değil, beynin bütünü ile bire-bir ilgili bir etkinlik olup, aynı zamanda ruhsal bir etkileşim ile içedir. Mesele bu kadar çok boyutlu iken, psikoakustiğin bu alanda yapması gereken çok fazla işi ve halletmesi gereken çok ödevi vardır.

Sonuç olarak; işitme sorunlu hastaların %75’i hafif ve orta dereceli kayba sahiptir. Bu kitleden işitme cihazı kullananlar %10 civarındadır ve tıbbi olarak hepsi işitme cihazı kullanmak durumundadır. Gerekli olan teknik donanım ve uyarlama bilgisi olmadan amatörce yapılan uyarlamalar bu kitlenin işitme kaybının artmasına, akustik travma gibi sorunların meydana gelmesine, var olan işitme ve anlama yetisinin bozulmasına neden olmaktadır. Duyma/akustik bilgisi olmadan frekans ve dinamik uyarlama yapmak ve UCL’yi kontrol altına almak mümkün olmadığı gibi; bu yolu açmak isteyen ve prosedürü serbest bırakmak isteyen ciddi sorunların ortaya çıkmasına neden olurlar ve insan hayatı ile ilgili ciddi sorumluluk yüklenirler.

                4 yıllık Odyoloji eğitimine ve yüksek teknolojiye rağmen hala kullanıcıların önemli kısmı cihazlara alışma sorunu yaşamaktadır. İşitme sorunlu bireylerin birincil sorununun fiyat olmadığını sektör profesyonelleri gayet iyi bilir. İnovatif ve kullanımı rahat ürünlerin piyasaya gelmesi herkesin beklentisidir. İşitme sanayinde ses yükselticilerin ve salt ticari kaygıyla üretilen kalitesiz cihazlardan uzak durulması arzu edilirken; daha iyi cihazlar üreterek ve daha iyi hizmetler sunarak sektörü büyütmemiz mümkündür.

                Kulağın yapısı karmaşık olduğundan , bireylerin kendi cihazlarını uyarlamaları da sakıncalıdır. Tıbbi , Odyolojik, akustik ve teknik bilgi edinmeden bu yola başvurmak işitme sorunlu bireyleri ciddi oranda mağdur eder ve kişide işitme sorununa ek olarak başka rahatsızlıkların oluşmasına neden olur.