İşitme Kayıpları Ve Çözümler

Yrd. Doç. Dr. M. İlhan Şahin

İşitme kayıpları tipine göre de sınıflanır. Bunlar; “iletim tipi”, “sensörinöral tip” ve bu ikisinin birlikteliğine işaret eden “mikst tip” işitme kayıplarıdır.

İşitme kayıpları, derecesine göre,  tek  veya  çift  taraflı oluşuna göre ve tipine gore ki bununla kayba neden olan hastalığın yeri de tanımlanmış olur farklı şekillerde sınıflanabilir. İşitme testinin sonu- cuna göre; çok hafif, hafif, orta, ileri, çok ileri şeklinde kaybın derecesine ilişkin yapılan sınıflama, aslında, işitme kaybının ileride yol açacağı problemin büyüklüğüne de işaret eder. Zira işitme kayıpları, çocuklarda iletişim problemlerine, içine kapanıklığa ve okul başarısızlığına, daha ileri derecelerde ise dil gelişiminde geriliğe, zeka geriliğine, hatta hayatını ağır engelli olarak sürdürmek zorunda kalmaya kadar çok ciddi sonuçlara yol açar. Yetişkinlerde de, yine benzer şekilde aile içi problemlerden, meslekî sorunlara, kaybın derecesi ilerledikçe sosyal hayattan izolasyon ve depresyona kadar önemli problemlere neden olur.

İşitme kayıpları çoğu kez çift taraflı olarak karşımıza çıkmasına rağmen tek taraflı olarak da görülebilir. Tek taraflı kayıplar, çift taraflı olanlar kadar ağır işlevsel sorunlara yol açmadığından genellikle fazla önemsenmez. Halbuki bu tür kayıpların sesin ne taraftan geldiğini anlamayı ve gürültülü ortamlarda konuşmayı ayırt edip algılamayı bozmak gibi ciddi etkileri vardır.

İşitme kayıpları tipine göre de  sınıflanır. Bunlar “iletim tipi” “sensörinöral  tip”  ve bu ikisinin birlikteliğine işaret eden “mikst tip” işitme kayıplarıdır.

İletim tipi işitme kayıplarına, kulağın dıştaki deliğinden başlayıp iç kulaktaki işitme organına kadar olan kısmındaki problemler yol açar. Bu kısım, sesin iç kulağa iletilmesini sağlayan yoldur ve anatomik olarak; dış kulak kanalı, kulak zarı, orta kulak boşluğu ve bu boşluktaki 3 adet kemikçikten oluşur. Buradaki problemler arasında kulak kanalının doğuştan kapalı veya dar olması, iltihaba bağlı daralması, buşon ya da kitle nedeniyle tıkanması gibi dış kulak kısmına bağlı hastalıklar vardır. Kulak zarı ve orta kulağın işitme kaybı yapan hastalıkları ise; kulak zarının delik olması, çökmüş olması, orta kulak boşluğunun iltihap veya sıvıyla dolu olması, orta kulaktaki  kemikçiklerin  doğuştan ya da sonradan hareketliliğinin az olması veya bağlantılarının kopuk olması ve bu bölgeyi tutan kitlelerdir. Yukarıda saydığımız hastalıkların tedavisi ilaçla veya cerrahi müda- halelerle yapılabilir; bir diğer deyişle iletim tipi işitme kayıpları tedavi edilebilir.

Sensörinöral işitme  kayıpları ise koklea adı verilen işitme organının ve/veya işitme sinirinin hastalıklarından kaynaklanır. Bunlar doğuştan olabildiği gibi, çocukluktan yaşlılığa kadar her yaşta ortaya çıkabilir. Genetik bozukluklar, doğumsal anomaliler, gürültüye maruz kalma, ototoksik ilaç kullanımı, bağışıklık sisteminin bozuklukları, yaşlılık, nedenini bilmediğimiz bazı iç kulak has- talıkları, kabakulak, suçiçeği gibi bir takım mikrobik hastalıklar, otit ve kolesteatom gibi orta kulak hastalıklarının iç kulağı tahribatı ve tümörler sensörinöral tip işitme kaybı yapan hastalıklardandır. Sensörinöral işitme kayıpları, sonradan ve ani olarak ortaya çıktığında bazı tıbbî tedavilerle iyileşebilmektedir, ancak doğuştan olanlar ya da uzun süredir var olanlar geri dönüşsüzdür. Günümüzde bu tür kayıplara yönelik olarak; kök hücre tedavisi, gen tedavisi, hedefe yönelik moleküler tedaviler gibi bir takım rejeneratif tedavilere ilişkin bilimsel çalışmalar ümit verici sonuçlar verse de, bu seçeneklerden herhangi birinin klinik kullanıma girmesinin çok uzun yıllar sürebileceği öngörülmektedir.

Bugün için tedavisi olmayan sensörinöral işitme kayıplarına prostetik cihazlarla, yani işitme cihazları ve koklear implantlar

ile çözüm üretilmektedir. Bu cihazların tedavi edici özelliği yoktur, yani kullanıldığı sürece yarar sağlarlar. İşitme cihazlarının temel işlevi, mikrofonu ile dış ortamdan aldığı sesi yükselterek hastanın kulağına iletmektir. Bu cihazlar, önceleri yalnızca ses yükseltmesi yapabilirken, çağımızdaki hızlı gelişmelere paralel olarak kullanıcının ihtiyacına göre çözümler üreten birer teknolojik iletişim aygıtı haline gelmişlerdir. Öte yandan, işitme cihazının fayda etmediği çok ileri dereceli işitme kayıplarına uygulanan koklear implantlar ameliyatla yerleştirilmektedir; kulağın dışına yerleştirilen parçasıyla topladığı sesleri, cilt altına yerleştirilen iç parçasıyla elektriğe çevirmekte ve iç kulağa giden elektroduyla da işitme sinirini uyarmaktadır. Koklear  implantlar,  özellikle  çok ileri derecede işitme kaybıyla doğan küçük çocuklarda ve konuşmayı öğrendikten sonra işitmesini kaybeden çocuk ve yetişkinlerde başarıyla uygulanmakta, bu bireyleri sosyal tecritten alıkoyup akademik ve mesleki olarak yetkin ve başarılı kılmaktadır.

Sonuç olarak, işitme kayıpları onlarca farklı hastalıktan kaynaklanabilir. Hastalığın cinsine, yerleşimine ve ortaya çıkış zamanına göre önemli bir kısmı tedavi edilebilir, bir kısmı ise işitme cihazlarından ve koklear implantlardan yarar görür. İster tıbbî/cerrahî tedavisi mümkün olsun, isterse de yardımcı cihazlar gerektirsin, işitme kayıplarının, geri dönüşü olmayan sonuçlara yol aç- madan, erkenden teşhis edilmesi ve hastalara en uygun çözümün bir an önce üretilmesi gerekir.

İşitme cihazlarının temel işlevi, mikrofonu ile dış ortamdan aldığı sesi yükselterek hastanın kulağına iletmektir. Bu cihazlar, önceleri yalnızca ses yükseltmesi yapabilirken, çağımızdaki hızlı gelişmelere paralel olarak kullanıcının ihtiyacına göre çözümler üreten birer teknolojik iletişim aygıtı haline gelmişlerdir.